Blogger Template by Blogcrowds.

Oku Dedi, Okudum.

      Yıllardır okuyoruz haliyle. Önümüze ne çıksa da okuduk, seçerek de okuduk. En azından şimdilik, bir kaç kitap kesinlikle dönüp dolaşıp tekrar okutuyor kendini... Kitaplığım hemen yanımda duruyor, gözüm bazılarına takıldı, yazmak istedim birden. 

      Trevanian - Shibumi: "Bunu okumayanı dövüyorlarmış", haline dönüşmeden evvel tanıştığım bir kitaptı kendisi. Yıllardır geliyor, yıllarca gidecek... Özellikle edebi olarak, kısa ve karakteristik Trevanian tasvirleri ile örülmüş olmasına karşın, asıl gücünü kurgusundan alıyor ve tabii ki ilginç konusundan da. Araya serpiştirdiği kısa, net ve özgün felsefi sözlerini ise genelde, roman tarihinin en özgün karakterleri arasına kafadan ilk sıralarda girecek olan Nicholai Alexandrovitch Hel ağzından söylüyor. Nicholai Hel, romanda da Trevanian'ın belirttiği gibi, okuyucunun özedeşleşmesi derdi ile değil, olamayacak kadar mükemmel bir fevkalgayrıkahraman olarak önümüze dikiliyor. Zaafı insan olamamak gibi duran bir adam. Fazla uzatmamalı aslında, Trevanian işin edebi yönünde ne kadar güçlü olduğunu aslında, Nicholas Seare adıyla yazdığı 1339 ... or so: An Apology For a Pedlar (1975) ve Rude Tales and Glorious (1983) kitaplarındaki ele alış tarzı ile göstermiş ve ölmeden gerçek ismi olan Rodney William Whitaker adı ile imzaladığı the Crazyladies of Pearl Street romanı ile, kaleminin gücünü tamamlamıştı. 

      O kadar romanı ve kitabı içerisinde neden Shibumi?

      Çünkü Trevanian, The Eiger Sanction (Clint Eastwood oynadı ve yönetti, aynı isimle - 1975) ve The Loo Sanction, The Main ve Incident At Twenty-Mile kitapları ile, özellikle dedektif, komplo, eski - yeni polis vs. gibi Holywood filmlerinde dahi görmeye alıştığımız bildik klişeleri kendi üslübuyla çok kısa ve net bir biçimde, dikkat çekici ve akılda kalıcı karakterlerle ( Dr. Jonathan Hemlock, La Pointe vs...) anlatmıştı. 

      Bambaşka bir yere konumlanabilecek bir kitabı daha vardır ki, The Summer of Katya; bir çok yazarın sayfalarca anlatımla veremediği psikolojik çözümlemeleri yine net, kısa ve kendine has benzetmelerle verdiği ve en önemlisi, omurgasını bir aşk hikayesine oturttuğu bu kitap, benim diyen finalde dahi rastlamayacağınız kurgusu ile, Trevanian bibliografyasının en nadide parçalarından biri halini almıştır bana göre. 

      Özellikle hikaye anlatımının doruk noktasına çıktığı Hot Night in the City, öykülerindeki farklılık ve daha sonra karşımıza The Crazyladies of... kitabında devamı gelecek ucu açık noktalar ile sadece kurgu, aksiyon, komplo, macera vs. romancısı olmadığını, hakiki bir edebiyatçı olduğunu, Nicholas Seare adıyla daha önceleri de yazmasına rağmen pekiştirmişti.

      2005'de web üzerinden yayınlanan "Cybernotes", ile desteklediği ve otobiyografik kurgu kitabı the Crazyladies of Pearl Street ile, şimdiye dek hiç görmediğimiz bir Trevanian gördük, saf, duru anlatımı bu kez, bir yazarın hayatının nasıl ve nerelerde şekillendiği üzerine inanılmaz bir hayat hikayesi sunmaktaydı.

      Neden Shibumi sorusu bunlardan sonra eksenini buluyor, çünkü Shibumi, Trevanian'ın tüm bu eserlerinin tek bir vücutta toplanmış hali gibi duruyor, yazarı en iyi ortaya koyan kitap halini alıyor. Ve tabii ki okuyan herkesi Go manyağı yapabiliyor, benim gibi, oynamak isteyenleri beklerim...

      

      Bir daha kitaplığıma bakıyorum, ve Cervantes'i görüyorum, Don Quijote. Bu adamakıllı ilk roman, hala inanılmaz, hala hayranlık verici, hala ilham verici olarak orada duruyor. 

      Günümüz yazarlarında çok görülen ve çoğu zorlama olan, karanlık, alakasız tasvirlerle ve karanlık anlatımlarla bezenmiş romancıların aksine ( Yeni nesil Türk yazarlarından bilin bakalım kimler var?), özellikle bunlardan da kaçındığını kendisi belirterek yazmış Cervantes bu romanı. Cervantes Yunan tanrılarının peydah olduğu Titanlar gibi, orda öylece duruyor. 

      Gözüm James Joyce'a takılıyor, bunun üzerinde yazacak bir cüret bulamıyorum, ve susuyorum.

      Oldum olası Rus edebiyatından pek hazzetmem ne yalan söyleyim, o nedenle başucumda yokturlar. Okumadığımdan değil, sevmediğimden, ama sevmeme nedenlerimi hala kelimelere dökebilecek kadar bir hakimiyetim de bulunmuyor.

     Yüzlerce kitap görüyorum daha, Şevket Süreyya'nın Toprak Uyanırsa kitabı beni hep gazlıyor, müzikal biyografiler de aynı işi görüyor ( Bach, Mozart vs....), kurgu - bilim kitapları, bilimsel yayınlar, vs vs vs... Romanlar, öyküler, tematik yayınlar, sürekli yayınlar...

       Yeni kitaplar geliyor, gidiyor, okuyoruz bakalım. 

0 Comments:

Post a Comment



Sonraki Kayıt Önceki Kayıt Ana Sayfa