Blogger Template by Blogcrowds.

Lengeli Fötür Manifestosu


Lengeli Fötür, saçma sapan bir tasarım ve ondan hiç de aşağı kalmayan bir şekilde gelişecek olan içeriğiyle (kendimi tanıyorum ya ondandır), yayın hayatına başlıyor, hatta başladı.
Kimdir bu Lengeli Fötür?
Cinsiyetim heriftir. Yaşımdan, burcumdan, işimden gücümden bahsetmek derdim değil, kariyerimin –koruk- noktasındayım sadece, bildiğim tek şey odur.
Nereden yazarım?
Geceleri yattığım yer başta olmak üzere her yerden yazarım.
Ne yazarım?
Biri, herhangi bir şeyi, benden önce, benden daha güzel ifade etmiş ise ve ben onu biliyorsam, direkt ondan bahsetmeyi severim, ondan alıp kendi fikirlerimmiş gibi yazmayı sevmem, yazanı da sevmem. İntihalden, besmeleyle muamele edilmiş şeytan, haçı görmüş vampir, suyu hisseden kedigil bireyi, T-800 tarafından kovalanan Sarah Connor, Mahmut Hoca’nın nefesini ensesinde hisseden Hababam Mensubu gibi tırsar, itinayla kaçınırım. Yazılarım da bizzat tarafımdan kaleme alınmıştır ki, “kopi – pest”, sevmem, yapanı da sevmem. Bir yazıyı ya üzerinde yorum yapmak için, ya çevirdiğim için, ya da dijital ortama aktarmak için aynen alırım. Daha evvelki bloglarımda yaptığım gibidir. Eğer kendime has zannettiğim, benim gözlemim sonucu olduğunu düşündüğüm bir şeyler yazarsam, ancak ondan daha evvel başka bir yerde bahsedildiğini sonradan görürsem, “ne yapalım, kader”, der güzelce küfredebilirim… Yerinde küfredeni severim, küfredene öcü muamelesi yapana söverim (yerinde küfretmek?) …
Sözün özütü, canım neyi isterse onu yazarım. Abuk sabuk edebiyat yapanı da, onu okuyanı da sevmem. Edebiyat parçalamışsam eğer, gayem “testicle pass by (-to pull somebody’s leg- lafın doğrusu olsa da)”, durumudur. Hele “şiir yazıyorum”, diyerek 3-5 kafiye bulan ve hemen hemen her yaş grubundan numuneleri bulunan tiplemeleri yolda görsem, kızılcık sopasıyla ıslatıp, meşe odunu ile kurutmadan geçmem… Onun dışında her yolum vardır (her türlü “giderim”, vardır) …
Sinemayı severim (hemen hemen bütün sanatlardan beslendiği için bir nevi süzekten geçmiş özetleyici bir yanı olduğunu düşünürüm). Ancak parantez içiyle çelişerek yazayım, “sanat filmi”, denen sıkıcı şeylerle aram hoş değildir. Bu hoş olmamayı “boş olmak”, minvalinde algılayan varsa, “hadi canım ikile, gölge etme fotosentezimi kesiyorsun, boş ol, boş ol, boş ol”, der yollarım; Alayına avantür, alayına kurgu-bilim, alayına korku, alayına hararet, alayına aksiyon severim (alayına sevmek?)…
Müziği severim, “sahil gitaristi, plaj gitaristi”, diyerek yerden yere vurduğunuz adamların avukatlığına soyunurum, lakin sonra giyinir, gider bir temiz onları da döverim. Çelişik durumların adamıyım, mantığı üçe ayırır, sonra birleştirir, sonra tekrar ayırırım, ama bu kez dörde. Neticede birleştiremem, elime yüzüme bulaştırırım…
Her boktan anlarım… Anlamasam da anlar görünebilirim. Anlamazsam hiç oralı olmam. Zaten anlamı içinde gizli, her şeyden değil, “her boktan anlarım”…
Hörmetlerimle…
Sir IV. Astur "Lengeli Fötür" Quemandele…

0 Comments:

Post a Comment



Sonraki Kayıt Ana Sayfa